10.Osmanlı Padişahları neden hacca gitmemişlerdir? Genç
Osman’ın öldürülmesinde hacca gitmek istemesinin rolü var mıdır?
Bu soru çokça
sorulmaktadır. Ancak bu sorunun cevaplandırılacağı en güzel yer, II. Osman
meselesidir. Zira II. Osman’ın katli olayında bu sorunun cevabı da verilmiştir.
Evvela haccın farz olmasının şartlarını özetleyelim: Müslüman olmak; akıllı
olmak; ergen olmak; hac yolu için hem gıda ve hem de yol masraflarını
karşılayabilecek kadar zengin olmak; haccın farz olduğunu bilmek; yol emniyeti
bulunmak.
Bu kısa izahlardan sonra, Osmanlı Padişahlarının neden hacca
gitmediklerinin cevabını arayalım :
1) İslâm Hukukuna göre,
cihâd, Müslümanlar için farz-ı kifâyedir. Bu sebeple fert olarak bir Müslüman,
açık bir düşman tehlikesi bulunmadığı müddetçe, farz-ı ayn olan haccı farz-ı
kifâye olan cihâda tercih edebilecektir. Cihâd, fert olarak Müslümanların hac
ibadetine engel olmayacaktır. Bunun tek istisnası, düşmanın bertaraf
edilebilmesi için hacca gidecek Müslümanlara da ihtiyaç olmasıdır. İşte bu
noktada halife ve sultânların hükmü, Müslüman fertlerden farklıdır ve onlar için
cihâd yani düşmanların hücumunu bertaraf ederek Müslümanların emniyetini
sağlamak ve bunun için gerekirse savaşmak, farz-ı ayndır. Hz. Peygamber’e hangi
amelin daha faziletli olduğu sorulduğunda, sırasıyla, Allah’a ve Peygamberine
iman, Allah yolunda cihad ve hacc-ı mebrûr cevabını vermiştir. Sebebi bellidir;
Müslümanların canını, malını ve namusunu korumak hukukullah da denilen kamu
haklarındandır; yani cemiyete ait bir ibadettir. Bazan kamu haklarından olan bir
mesele, şahsî farzlardan daha ehemmiyetli hale gelmektedir. İşte burada da durum
budur.
Osmanlı Padişahlarının II. Selim’e kadar gelenlerinin tamamı,
ömürlerinin yarısını Allah yolunda cihâd için seferlerde geçirmişlerdir.
Üzerlerine farz-ı ayn olan ve hukukullah mahiyetinde bulunan cihâdı ve nizâm-ı
âlemin devamını, şahsî farz olan hacca tercih etmeleri için, Şeyhülislâmlar
fetvâ vermişlerdir. II. Bâyezid Amasya’da vali iken hacca gitmeye niyetlenirken,
sadrazam ve diğer devlet erkânının imzası ile gönderilen mektupta, hemen gelip
tahta geçmesi gerektiğini, hacca gitmeyi halka ve devleti idare etme işi
olmayanlara bırakması icab ettiğini tavsiye etmişler; aksi takdirde düşmanın
cesaretlenerek Müslümanlara saldırmasına sebep olacağını ikaz eylemişlerdir.
Aynı şekilde ısrarla hacca gitmek isteyen ve bu niyetinin bedelini
canıyla ödeyen II. Osman’a, Kayınpederi ve Şeyhülislâm olan Es’ad Efendi aynen
şu fetvâyı vermiş ve fıkıhtaki bu hükmü özetlemiştir: "Padişahlara hac lâzım
değildir; oturup adl eylemek evlâdır. Câiz ki, bir fitne zuhûr eyleye". Verilen
bu fetvâyı tasdik eden asrının kutbu Aziz Mahmûd Hüdâyî Hazretleri de, II.
Osman’ı fetvâya uyması için ciddi ikaz eylemiştir. Hatta bu meseleden dolayı
Padişah’ın askeri tahrik ettiniz tarzında tahkirine hedef olan ve sonradan
Şeyhülislâmlık makamına gelen Yahya Efendi’nin ifadeleri de tamamen fıkhın
ölçülerine uygundur:
"Padişahım! Hâşâ ki, ulema duacılarınız eşkıyayı
tahrik ede. Ancak içten gelerek bu niyetinizi istemezdik. Sebebi budur ki,
ecdadınız etmemişler, bu tarike gitmemişler, günahımız varsa ol kadarcadır."
Nitekim halk ve asker arasında yayılan dedikoduyu özetleyen şu cümleler
de meseleyi açıklamaktadır:
"Nizâm-ı âlem içün padişahlar haccı terk
ede-gelmiştir. Düşmanın ortaya çıkması ve düşmanların memleketi karıştırma
ihtimali var iken, Memâlik-i Mahrûse’yi koyup gitmek hatadır.".
2) Bazı İslâm hukukçuları, bedeni sıhhatli olma şartını açarak,
sıhhatli olsa bile tutuklu olma veya kendisini hacdan alıkoyan zâlim idareciden
korkmanın da haccın edâsını engelleyeceğini ifade ederken, sultân ve o manadaki
devlet yetkililerinin de mahbus yani tutuklu gibi kabul edileceğini; sadece
beytülmal dışında kendine ait malından haccın farz olacağını ve bu özür devam
ettiği müddetçe ölünceye kadar hacca gidemeyebileceğini hükme bağlamışlardır.
Günümüzdeki gibi ulaşım imkânlarının gelişmediği ve bir hac görevinin en az üç
ay süreceği bir asırda, Osmanlı Padişahlarının hacca gitmeleri gerektiğini
düşünmek, İslâm Hukukunu bilmemek olur. Kaldı ki, ömürlerinin yarısını cephede
geçiren Padişahların, neden Mısır’a kadar cihâda gidip de hacca varmadıkları da
ileri sürülemez; zira ordunun başında mücahid bir komutan olarak sefere giden
padişahla, kendi şahsî ibadeti için üç ay memleketini yalnız bırakan padişah bir
tutulamaz. Bunun en müşahhas misâli II. Osman’a karşı askerin ve hatta halkın
duyduğu tepkidir. İslâm âlimleri, haccın şartlarından olan yol emniyetini ihlal
eden Karamita grubunun isyanı sebebiyle, 326/937 tarihinden itibaren 20 yıl
kadar haccın farz olmadığını, çünkü yollarda anarşi yaşanabileceğini ifade
etmişlerdir.
Özetle Osmanlı Padişahlarına dinen bizzat hacca gitmeleri
farz olmamıştır. Ancak kendi yerlerine bedel olarak başkalarını mutlaka
göndermişlerdir. Ayrıca Sultân Abdülaziz’in gizlice tebdil-i kıyafet ederek
hacca gittiği söylenmektedir. Ancak elimizde bunu doğrulayacak bir vesika
bulunmamaktadır .